Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Az Bulutlu
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Paz 16°C
Pts 16°C
Sal 18°C
Çar 19°C

Körfez’i Avrupa’ya bağlamak

Kalkınma Yolu üç aşamalı olarak faaliyete geçirilebilir: İlk aşamada Irak-Türkiye ve sonra Avrupa bölümü iki yönlü işletmeye alınır. İkinci aşamada Körfez projeye entegre edilir. Üçüncü aşama ise Yakın ve Uzak Doğu’nun bu hatta bağlanması. İlk iki aşamada kendini ispat edecek yol zaten kendisini uluslararası alternatif bir lojistik rotasına dönüştürecek.

Körfez’i Avrupa’ya bağlamak
28 Mart 2024 04:25

Saddam Hüseyin gitmeden bu savaş bitmeyecek diyen İran “Devrim Önderi” Humeyni oldukça üzgündü. Şimdi “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (Irak’la ateşkes) kararını kabul etmek benim için ‘zehirden daha öldürücüdür’ diyor ve hezimetin tüm sorumluluğunu üzerine alıyordu. Ayetullah Humeyni’nin zehir içmesine giden yol Fav yarımadasından başlamıştı.

Zehirden öldürücü

İran-Irak savaşında, İran ordusu Irak’ın en güneyindeki Fav yarımadasını 1986’da ele geçirmişti. 1988 Nisan’ında yarımadada İran güçlerine karşı geniş bir savaşa girişen Irak ordusu, kimyasal silahların da yardımı ile İran’ı Fav’dan söküp atacak ve böylece İran’ın Irak savaşındaki hezimeti ve ateşkese giden süreci başlayacaktı.

Fav Limanı ile büyük başlangıç

İran’la savaşın bitiminin başlangıcı olan Fav yarımadası, şimdi belki de Irak ve bölgenin çehresinin değiştirecek bir mega proje ile anılıyor: Projenin geçmişi II. Dünya Savaşı sonrasına kadar geriye gidiyor olsa da 1970’li yıllarda yeniden gündeme gelmeye başlamış, ciddi adımlar ise 1980’lerde atılmıştır.

Kuru Kanal

Yakın ve Uzak Doğu, Orta Doğu ve Avrupa arasında bir ticaret koridoru olarak planlanan ve hatta Süveyş Kanalına benzer ama kara yoluyla bu işlevi yerine getirecek olması dolayısıyla “Kuru Kanal” olarak anılan bir projeye girişmişti Irak. İran’ın kaderini değiştiren “İslam Devrimi”, Saddam’ın İran’a “Arabistan” iddiasıyla girip 8 yıl sürecek savaşı tetiklemesiyle Irak’ın da kaderini değiştirecek, savaştan Saddam’ın kimyasal silahlar vasıtasıyla elde ettiği zafer, Kuveyt’i işgali ile bir Pirus zaferine dönüşecekti.

ABD müdahaleleri

ABD’nin Irak’a, iki askeri müdahalesi ülkeyi büyük bir kaosa sürükledi. Neredeyse tüm dengeler değişti. Ayetullah Humeyni zehir içmesine içmişti ama kendisinin yapamadığı Saddam’ın devrilme görevini kendi tabiri ile ‘Şeytanı Bozörg’ ABD yerine getirmiş, daha da önemlisi Irak’ı altın tepsi içinde İran’a sunmuştu. Her şeyi etkileyen uzun savaş yılları “Kuru Kanal” projesini de etkilemişti, âtıl bir vaziyette idi. Ta ki 2010 yılında “Büyük Fav Derin Deniz limanının yeniden inşası gündeme gelene kadar.

Büyük Fav Limanı

Iraklılar Büyük Fav Limanını eski ismi ‘Kuru Kanal’ ve şimdiki ismiyle ‘Kalkınma Yolu’nun ana merkezi olarak planlıyorlar. Bitirildiğinde 90 rıhtım kapasitesine sahip olacak Büyük Fav Limanının Orta Doğunun en büyük limanı olması ve ilk geminin 2025’te yanaşması planlanıyor. Büyük Fav limanı aslında projenin başlangıç noktasını oluşturuyor ve projeyi asıl uçuracak bölümü limanın komşu ülkelerle karayolu,

demir yolu ve boru hatları ile bağlayacak Kalkınma Yolu olacak.

Kalkınma yolu

Proje tüm komşu ülkelerle bağlantıyı içerse de Kalkınma Yolu’nda başat rolün Türkiye’de olacağını belirtmek gerekiyor. Çünkü, Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanmadan bu proje bölgesel ve getirisi de sınırlı kalacaktır. Avustralya, Yakın ve Uzak Doğudan ve Körfez’den gelecek emtianın Büyük Fav Limanına gelmesi, oradan ise kara ve demir yollarını kapsayan Kalkınma Yolu üzerinden komşu ülkeler ve daha da önemlisi Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması hedefleniyor. Irak, Mayıs 2023’te, düzenlediği bir konferans ile Basra Körfezi’nde inşaatı süren ‘Büyük el-Fav Limanı’nı 1200 kilometrelik demiryolu ve karayolu ağlarıyla Türkiye’ye bağlayan, kendi toprakları boyunca uzanan bu cesur ve maliyetli altyapı projesini duyurdu. Irak Hükümeti açıklamalarına göre, Körfez bölgesini Türkiye sınırına bağlayacak bir kara hattı ve demiryolu inşası projesi de var işin içinde.

Irak’a faydası

Maliyeti 17 milyar dolara ulaşan Kalkınma Yolu’nun Irak açısından amacı, öncelikle, petrole aşırı bağımlı ekonomisini çeşitlendirmek, Irak’ı uluslararası ticari bir lojistik merkezi ve koridoru haline getirmek, istihdam sağlamak, yolun geçtiği bölgeleri kalkındırmak. Kazanacağı jeostratejik önem de cabası olacak. Kalkınma yolu deniz, kara ve demiryollarını da içeren hibrit bir ticaret koridoru olacak. Projenin işletmeye alınması durumunda Iraklılar senelik 4 milyar dolarlık bir getiri beklentisi içerisindeler.

Avantajlar

Kalkınma yolu fonksiyonel olduğunda emtianın navlun sürelerinde önemli azalma olacak. Ümit Burnu’ndan bugün yaklaşık 45, Kızıldeniz’den yaklaşık 35 günde tamamlanan taşıma süreleri 25 güne kadar düşebilecek. Deniz taşımacılığına nispetle buradaki bir dezavantaj bindirme ve indirmelerde elleçleme sayısının üç ya da dörde çıkacak olması. Körfez ülkeleri projeyi Avrupa’ya ulaşmanın en kısa yolu olarak görüyor. İki yönlü ticaretlerini karadan, daha hızlı ve daha ucuz bir şekilde yapabilecekler. Uzmanlar, ayrıca taşıma maliyetlerinin de düşeceğini söylemektedirler.

Önemli engel ve tehditler

Kalkınma Yolu projesi birçok yönden avantajlı gibi dursa da gerçekleştirilmesi önünde önemli risk ve engeller vardır. Projenin finansmanı iki noktadan bu engellerin en büyüğüdür. Öncelikle, nereden nasıl sağlanacağı, diğeri ise sağlandığında projeye harcanmasının rant paylaşımına dönüşmesinin engellenmesi ve projeye harcanmasının teminat altına alınmasıdır. Irak’taki iç siyasi çekişmeler ve parlamentonun tavrı projenin kaderini etkileyebilecek bir potansiyel taşımaktadır. Ülkedeki kırılgan güvenlik durumu da önemli bir engeldir, ülkeyi güneyden kuzeye tamamen kat edecek proje, güzergâh çevresindeki, PKK, DAEŞ ve Bağdat’ın kontrol edemediği (çoğu İran yanlısı) silahlı gruplar gibi istikrarsızlaştırma unsurlarının hedefinde olacağı gibi, 1200 kilometrelik bir alanda kendisi bir istikrarsızlaştırma bölgesine dönüşebilme potansiyeli taşımaktadır. Güvenlik engeli yapım ve işletme aşamalarında söz konusu olabilecek. Bu yönden güzergâh boyunca özel bir koruma gücü ve sürekli devriyelere ihtiyaç duyulabilir.

İran tehdidi

Projenin yapımı ve işletmesine tehditler babında İran’a özel bir parantez açmak gerekir. Çünkü İran, Irak’a hem içeriden ve hem de dışarıdan dokunma kapasitesine sahip bir ülke. İran projeye en büyük tehdit olma potansiyeli taşımaktadır. Bu tehdidin bir bölümü İran’ın Irak içerisindeki derin nüfuzundan, bir diğer kısmı ise, bırakın zenginliklerini ismi bile paylaşılamayan Basra Körfezindeki deniz egemenlik alanlarından kaynaklanmaktadır. İran isterse, projenin akamete uğraması için yapım ve işletme aşamasında Irak’ta parlamento, bürokrasi ve kendisine yakın silahlı milisler üzerinden büyük sorunlar çıkarma kapasite ve imkanlarına sahiptir. Basra Körfezinin Kuzey, Kuzey Doğu ve Güney Kıyılarında kesintisiz bir hatta sahip olan İran kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge açısından ve de Körfezdeki adaları üzerinden Körfezin neredeyse yarısında egemenliğe sahiptir ve elinde kendisinin dışlandığı bir projede sürdürülebilir denizcilik engelleri çıkarabileceği birçok enstrümanı vardır. Diğer taraftan, deniz egemenlik alanları ile ilgili Kuveyt unsurunu da gözden uzak tatmamak gerekir. Kuveyt kara ve deniz egemenlik sahaları üzerinden Irak’ın Körfez’e kıyı ulaşımını 58 kilometreye kadar daraltmaktadır. Özerk Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin projeden dışlanması da projenin yapım ve işletme süreçlerinde tehdit üretme potansiyeli taşımaktadır. Ayrıca, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Irak içerisi ve çeperlerindeki PKK, YPG /PKK, DAEŞ benzeri terör örgütleri hem kendi hedefleri ve hem de projeyi engellemek isteyen taraflara taşeronluk şeklinde tehdit oluşturma potansiyeli taşımaktadırlar.

Türkiye bağlamı

Irak başbakanı Muhammed Şiya es Sudani boşuna “Türkiye, Irak’ın stratejik ortağıdır” demiyor. Kalkınma Yolu’nun uluslararası, fizibıl bir koridora dönüşmesi Türkiye geçiş güzergahı üzerinden olacaktır. Türkiye’siz Kalkınma Yolu akim kalır. Türkiye son kullanıcı ve aynı zamanda transit ülkedir. Ayrıca, böyle bir koridor için, bazı bağlantıları tamamlama dışında, Türkiye’nin altyapısının hazır olması maliyet ve projenin işletmeye alınmasında sürenin kısaltılması açısından büyük avantajdır. Türkiye yapım aşamasında, gelişmiş inşaat sektörü ile yer alabilir, Türkiye’nin sınır olması dolayısıyla bazı gümrük muafiyetleri ile yapım maliyetleri azaltılır. Yol işletmeye alındığında Türkiye taşımacılık sektörü Avrupa ve limanlara taşımacılıkta büyük bir ivme kazanır.

Kalkınma Yolu yeni uluslararası lojistik hat oluşturmanın yanı sıra Türkiye-Irak ilişkilerinin çok yönlü olarak güçlenmesine yardımcı olacak, iki ülkenin de küresel jeopolitik konumu güçlenecektir. Koridor, aslında daha düne kadar Osmanlının hakimiyetinde olan Basra Körfezinin yeniden Türkiye’ye açılmasına vesile olacaktır. Aynı şey Irak’ın Akdeniz ve Karadeniz’e, Boğazlar üzerinden Avrupa’ya bağlanmasına imkân sağlayacaktır. Körfez Ülkelerinin demiryolu ile Kalkınma Yoluna bağlanması durumunda

Türkiye ihracat ve ithalatta daha hızlı ve daha ucuz bir lojistik hattına sahip olacaktır.

Gerçekleşme ihtimali

Önündeki tüm engel ve tehditlere rağmen Kalkınma Yolunun hayata geçirilmesi gayet de mümkündür. Başka küresel aktörlerin, Kuşak ve Yol ya da IMEC uluslararası koridorlarında olduğu üzere onlarca ülke geçerek gerçekleştirmek istedikleri koridorlara karşın, burada projenin merkezinde iki ülke vardır. Türkiye tarafının alt yapısı neredeyse hazır, Irak da kendi tarafına düşeni gerçekleştirmede azimlidir. Irak’ın kendinden kaynaklı engelleri kaldırmak için çaba göstermesi önemlidir.

Körfez’in entegrasyonu

BAE, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn ve Kuveyt üzerinden Körfez bölgesinin Kalkınma Yoluna bağlanması büyük bir ekonomik alan oluşturacaktır. Ve hatta buralardan Türkiye’ye ulaşacak gaz ve boru hatları hidrokarbonlar açısından zengin Körfez ülkelerinin lojistik alternatiflerini çeşitlendirecektir. Demiryolu, gaz ve boru hatlarını gerçekleştirebilecek finansmana da sahiptir Körfez ülkeleri. Avrupa’ya ve Avrupa’dan ticaretleri daha kolay, daha hızlı ve daha ucuz olacaktır. Projenin hayata geçirilmesi bakımından İran’ın bir şekilde ikna edilmesi ve Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetimin de projeye dahil edilmesi durumunda Kalkınma Yolunun işlevsellik kazanması büyük ölçüde yükselir. Körfezden gelecek tren yolu ise sinerji katar. Kendi lojistik hatları olmasına rağmen, en azından tamamlayıcı, absorbe edici bir hat tanımı ile Çin ve Hindistan ile de masaya oturulmalıdır.

Üç aşama

Kalkınma Yolu üç aşamalı olarak faaliyete geçirilebilir: İlk aşamada Irak-Türkiye ve sonra Avrupa bölümü iki yönlü işletmeye alınır. İkinci aşamada Körfez projeye entegre edilir. Körfez’deki her bir ülkenin faydasına olacak bu entegrasyon koridorun ticaret hacmini önemli ölçüde büyütecektir. Üçüncü aşama ise yakın ve uzak doğunun bu hatta bağlanmasıdır. İlk iki aşamada kendini ispat edecek yol zaten kendisini uluslararası alternatif bir lojistik rotasına dönüştürecektir. Bakalım Irak-İran savaşında başarının kilidi olan Fav, Irak’ın bu yeni ekonomik savaşında da başarısı kapısını açabilecek mi, Kalkınma Yolunu ‘Irak İpek Yolu’na dönüştürebilecek midir?

Kalkınma Yolu’na kimler karşı çıkabilir?

Alper Tan (Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı):

İran Zengezur Koridoru ile kuzeyden, kalkınma yoluyla ise güneyinden ve batısından devre dışı bırakıldığını düşünmektedir. Dolayısıyla bölgede bu yollardan en çok rahatsızlık duyabilecek ülkelerden birisi İran’dır. “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)”in tamamen bir hayale dönüşmesinin ardından İsrail de Kalkınma Yolu ve yukarıda bahsettiğimiz diğer yollar ve koridorların kontrolünün el değiştirilmesinden son derece rahatsız olacaktır. İsrail özellikle 7 Ekim Aksa Tufanı sonrası içine düştüğü yalnızlıkla birlikte kendisini tam bir kuşatılmışlık içinde hissedebilir. Kalkınma Yolu Projesi güzergah olarak Ovaköy’den yani Irak merkezi yönetiminin kontrolündeki bölgeden geçtiği için Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim kendisini devre dışı bırakılmış olarak düşünmektedir. Bölgesel yönetim kalkınma yoluna karşı değil ama güzergahın Erbil yönetiminin kontrolündeki bölgeden Türkiye’ye geçmesini talep etmektedir. Bölgede Kalkınma Yolu’na ve diğer geçitler, su yolları ve ulaşım koridorlarının kontrolünün el değiştirmesine karşı çıkabilecek unsurlardan bazıları da Batı’nın Taşeronluğunu yapan PKK/YPG vb. terör örgütleridir. Yunanistan da East Med Projesinin ardından IMEC Projesinin de hayal olması üzerine bu değişikliklerden rahatsızlık duyabilir. Dünyaya daha geniş açıdan baktığımızda ise Asya’nın en önemli merkezlerinden birisi olan Hindistan bu koridorlardan rahatsız olabilir. Ama Dünya’da Kalkınma Yolu ve diğer ulaşım koridorlarındaki gelişmelerden en çok rahatsız olan ülke şüphesiz ABD’dir. ABD ile birlikte İngiltere, Fransa, Almanya gibi Avrupa Birliği’nin önde gelen bazı ülkeleri de aynı şekilde karşı çıkacaklardır.

Kalkınma Yolu üç aşamalı olarak faaliyete geçirilebilir:

* İlk aşamada Irak-Türkiye ve sonra Avrupa bölümü iki yönlü işletmeye alınır. İkinci aşamada Körfez projeye entegre edilir.

* Körfez’deki her bir ülkenin faydasına olacak bu entegrasyon koridorun ticaret hacmini önemli ölçüde büyütecektir.

* Üçüncü aşama ise yakın ve uzak doğunun bu hatta bağlanmasıdır. İlk iki aşamada kendini ispat edecek yol zaten kendisini uluslararası alternatif bir lojistik rotasına dönüştürecektir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.